14 Nisan 2012 Cumartesi

Golan Ana Koldur

Yazı henüz düzenme aşamasındadır Düzenleme tamamlandığında yayına girecektir.

Siwedi (Süwedi) Beylerini ve Şerefname de tespit etmiştim. Golan’lıların Siwedi beylerinin Ana kolu olduğu konusunda biz şimdiye kadar mütevazi davrandık ama bu konuda tarihi gerçeklerin da bilinmesi gerek….
Altını çizerek yazıyorum.

GOLANLILAR SİWEDİ (SUWEDİ )BEYLERİNİN ANA KOLUDUR.

12 Ağustos 2010 Perşembe

Harzemşahlar Hakkında Yeni Keşif

Harzemşahların Anadoludaki tarihinin En önemli Bölümlerinden olan 1230 Yassıçemen Şavaşının geçtiği yer şimdiye kadar kesinleşmemişti. Bu savaşın Yapıldığı yer ve dönemin bazı ayrıntıları Keşfedilmiştir.
NTV Tarih dergisinin 19. Sayısında yayınlanmıştır.

NTV Tarih Dergisinin Ağustos 2010 tarihli sayısında konuyla ilgili detaylar bulunmaktadır.
Aile tarihimiz hakkında, özellikle Harzemşahlar hakkındaki tarihi merak edenlerin Mutlaka temin edip saklamalarını Öneririm. Çünkü 800 yıllık bilinmeyen tarihin bir bölümü aydınlatıldı.


strong>İlbaylardan Metin...

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Yazılar

Yazılarımı yeni ortamlara malzeme olmamak ve tartışmalara dahil olup zaman kaybetmemek için yayından kaldırıyorum.

Bu anlamda Buradaki yazıların yada benim çalışmalarımı yada adımı alıntı yada kaynak göstermemelerini rica ediyorum.

Çalışmalarım bir bütün olarak yakın bir zamanda yayınlanacaktır.

31 Mayıs 2008 Cumartesi

I. Bölüm: Yoğunağaç ( Golan ) /Karakoçan






Büyütmek için Resme Tıklayınız.


Üstteki resim 2005 Yılında araştırma gezimde lek köyünden bölgeye gelen Mehmet Ağa-ı Kal(Arabağa'nın babası) soyundan Yüzbaşı ailesinden Sadık Akbakaka'la (amcazademiz) ile yaptığım görüşme. Kitabın Bizi ilgilendiren ana kısımlarını çevirttim. İçeriğinde kısa ve özel olarak Kimliğimiz yazılıdır...
Aile büyüklerimizin Kimliğimiz hakkında söylediklerini bu kitap da net biçimde yazılı olarak teyid etmektedir...

Diğer resim bir Türkmen motifi dir. Bizim motifleriimizle benzerliklerini görmeniz için bu resmi yayınladım.Ayrıca kollarımızdan biri (Amcazadelerimizden biri) halen Türkmen beyi olarak bilinip anılmaktadır. Bu Türkmen olduğumuz anlamına gelmez. Kürt beyi olduğumuz kadar Türkmen ve Çerkez( yeni bilgi kasım 2011) beyliği de yaptığımız tarihi olaylar gösteriyor.
Alttaki resim ise ecdadımızın yol güzergahı Karacadağ'dan sonra Bingöl( Çapakçur )ve Karakoçan / Yoğunağaç (Golan).


Kimliğimizin Tepe Noktası:



Bizim kimliğimizi Başkaları tarif edememiştir, edemezdi de!, Kimliğimizi atalarımız yazmıştır… burada parça parça yayınlamak zorunda olduğum bu bilgiler 2003 yılından beri yaptığım çalışmaların çok az bir kısmıdır ana kısım başka boyutta bilgilerrinize sunulacaktır. Asıl Harzemşahlar'larla bağlantımızı orada açıklayacağım...... bütün Akrabalarıma ve Golanlılara selam ve saygılar... Metin


Başlarken,

Bu tarih çalışması, ikincil kaynaklarla, Ana kaynağımız olan büyüklerimizin aktardığı sözlü ve yazılı kimliğimizle ilgili bilgilerin bir sentezidir.
Çocukluğumdan 2003 yılına değin, büyüklerimizin sözlü aktarımındaki kimlik bilgilerimizi dinlerken, bir sürü soru işareti vardı, yani inandırıcılığı çok zayıftı. Bizimkilerin Anlattıkları kimlikle, bulundukları ortamın Sosyo-kültürel yapısından kaynaklı büyük çelişkiler vardı.
Bu yüzden, Çalışmamın Ana kısmı bölge tarihini, Resmi ve Yerel kaynaklara dayanarak araştırdıktan sonra Aktarılan bilgilerin bağlantılarını analitik olarak Analiz ediyordum, Bir taraftan Nedensellik sorusundan sonuca, diğer taraftan sonuçtan nedenlere varmaya çalıştım.

Yani olaya hem bir Tarihçi hem de pozitif bilim eğitimi almış Mühendis olarak, analitik düşünme yöntemiyle, günümüzün bilgiye ulaşım avantajlarıyla, kütüphanelerle, Internet ve hepsinden önemlisi Bunların yanında kendime konuyla ilgili onarca kitaptan oluşan bir kısmı kaynak niteliğinde olan Tarih kitaplığı oluşturdum.


Atalarımızdan büyüklerimize aktarılan bilgiler zamana, şartlara ve kişilerin kültürüne bağlı olarak bizdeki gibi alt kollarda zamanın erozyonu sonucu değişime uğramış yada unutulmuş. Burada asıl olan bizim geçmişten gelen bilgilerimizin ana kısmını doğru bir biçimde gelecek kuşaklara aktarmaktır. Yeni nesiller de bu bilgiler ışığında kimliğini muhafaza edebilsin. Atalarımızın bıraktığı gurur dolu kimliğimizin bir kısmı sözlü, bir kısmı da yazılı kaynaklara dayalıdır.
Diğer yönüyle Türk ve Dünya tarihine yön vermiş, Bu şahsiyetler sadece bize değil Dünyaya mal olmuştur! Bu kadar büyük kimliğin torunları olmamıza rağmen. Zaman zaman soyu sopu belli olmayan devşirme yada dönme kökenlilerin, yaşadığımız coğrafyanın etkisiyle bilinçli yada bilinçsizce bize kimlik biçmeye çalışmalarını da yaşayarak gördük.
Kimliğimize sahip çıkıp kendimizi ifade etmememiz sonucu hep birileri bizi kendince, rivayetlerle, tahminlerle, varsayımlarla tarif etmeye çalışmış. Sonuçta neredeyse özümüzden uzaklaşıp dönmeler ve devşirmeler gibi soysuzlaşacaktık ve o büyük insanlara layık olamadan Tarihin karanlığına gömülecektik.


Ben atalarımdan intikal eden bilgiler ışığında aldığım akademik eğitimle, bu bilgileri yorumlayıp tarihteki yanlışlıkları, boşlukları tespit edip bunların bağlantılarını tespit ederek bu çalışmayı yaptım. Amacım, Akademisyenlerin bilmediği bir çoğu sadece bizde, hatta çok özel bir kısmı da sadece bende olan özel bilgilerle oluşturduğum ana Terihsel ayrıntıları Akademisyenlere sunmaktır.

Bir taraftan Bizdeki bilgilerin ayrıntılarının tarihle olan ilişkisini araştırırken de diğer taraftan da Harzemşahlar’ı araştırdım. Ortak nokta! yani bizimkilerin anlatımıyla bir bağlantı, bir ilişki var mıydı? (Evet vardı ancak şu an burada yazamayacağım)Amacım, Büyüklerimizden bize aktarılan bilgilerin analizini yapıp, Tarihle örtüşenleri rivayetin ötesine geçirip belgelerle Akademik platformlarda tartışılan noktaya taşımaktır… Üniversiteler de akademisyenlerle bu konunun analizini yapabilecek noktaya geldiğime inanarak. çıktığım yolda;


Ben, 2003 yılında Türk Tarih Kurumu Başkanı, Prof Dr. Yusuf Halaçoğlu’ ila Konuyla ilgili yazıştım. Aynı yıl Elazığ Fırat üniversitesi Tarih bölümünden, Prof Dr. Muhammet Beşir Aşan la telefonla görüşmüştüm sağ olsun Bu konuda çalışmamı teşvik eden hocalardan biridir. Sonra 2004 yılında Erzurum Atatürk üniversitesinden bazı hocalarla telefonla görüştüm, Gene Bursa Uludağ üniversitesinden Tarih bölümünden Dr. .............................................................................




daha pek çok akademisyenle bu konuda ciddi ortalmarda bazıları yüz yüze saatlerce bazıları telefonla bazıları elektronik postayla iletişim kurdum... bazıları vasat ama genellikle çok verimi geçti...
devamı DAHA SONRA BAŞKA BOYUTTA YAYINLANACAKTIR...










Evet ama bazılarınızın kafasında küçük bir soru işareti var ?.....



KİMLİĞİMİZİN DİL BOYUTU

br />
Ben Dilimizin ve kimliğimizin en güzel ve Net kanıtını 2005 yılında buldum.
Hicri 1299 da tamamlanmış kimliğimizle ilgili Kitap, Ecdadımız Arabağa’nın kardeşi çocuklarının yazdığı kitap.

İçeriği Peygamberimiz s.a.v Hz. Muhammed’in Hadislerini de yorumlayan bir El yazmasıdır, edebi dil olarak Arapça ancak kendini ifade ettiği, kimliğini ifade ettiği kısım da ise Türkçe kullanılmıştır!… Bu Kitapda Abasi veziri bermekoğullarını yada onu ima eden bir ifade yoktur.

Ancak Diğer tarihi verilerle, Aile büyüklerimizin bize taşıdığı bilgileri Esasaldığımızda Harzemşahların Kullandığı Sultanlık gibi En Üst Hüküm veren ünvanıyla atalarından bahsetmesi, Büyüklerimizin Anlatımlarındaki Harzemşahlığı işaret ediyor ve doğruluyor. Molla Ali i Kal 'ın yazdığı kiteptaki Sultan ünvanını Bermekoğulları kullanmazlar Ayrıca Abbasi halifeleri ile Harzemşahlar arasındaki yazışmalarda Halifeler Harzemşahların hükümdarlarına Sultan diye hitap etmişlerdir.


Osmanoğullarının bile Farsça şİirler yazdığı farsça kullandığı bir hegemonik coğrafyafa Kitapta Ne farsça, Nede yazı dili olan Omanlıca kullanılmaması dikkat çekicidir. Osmanlıca: Eski Türkçe nin Arap harfklerinin Ötre ve etrelerinin kullanılmadığı bir dildir Osmanlıcaya Yani arap harfleri esas alınarak yazılan Türçe dir.

Yazım dili tamamen Arapça, Alam dili ise Hadis yorumlarında arapça, Kendini ifade ettiği kısımlarda ise arapça harflerle Türkçe, Özellikle Osmanlıca yada farsçadilinin kullanılmaması çok dikkat çekiçidir. Çünkü Osmanlı padişahların bile farsça Kürtçenin ana şiirler yazdıkları bilinir.

Osmanlı egemenliğin deki Çapakçur beylerinin torunlarından olan Kollarımızdan Bingöl Kemah Yaygınçayırlı Yüzbaşı ailesinin "Bugün Akbakakala soyadını Taşıyorlar" atası olan Molla Ali-i Kal'ın bu yazılı belgesi kimliğimizin kanıtlarından biridir.

Bu belgeden anlaşılacağı üzere Ejdadımız Çapak-Çur beylerinin Türkçe eser vermeleri dil bakımından büyüklerimizin Köklü Türk ailesi anlatımıyla örtüşüyor...



Şerefhan Bizim atalarımızı yani Sivedi (Çapakçur) beylerini Bermekoğulları olarak tarif etmeye çalışmış. Harun Reşid'in veziri olan Bermekoğulları 800 lü yıllarda Abbasi halifesi tarafından ortadan kaldırılmış bir vezirdir.
Tarihçiler Bermekoğullarını Toharistanlı Türk olarak tespit etmişlerdir Oğuzun Döğer boyuna bağlamışlardır.
Döğer ancak şerefname dışında Bizim atalarımızın Bermekoğullarıyla irtibatlandıran en küçük bir delil olmadığı gibi Golanın ileri gelenlerinin Harzemşahlık iddiası şerefnamedeki o boşluğu netleştiriyor. Zaten şerefhan da emin olmadığı için Rivayet diyebilmiştir. Bermekoğullarının bölgeyle ve bizimle bir alakası yok! olamazda. Tarihle örtüşmeyen şerefhanın bu yazısındaki hatayı eksikliği ben farkettim. Bu kadar Türk tarihçisi bu güne kadar ne böyle bir belgeyi okumamaları yorumlamaları ve eksikliklerini görmemeleri düşündürücüdür.ve türk tarihçiliğinin ezbercilikten taklitçilikten öteye geçemediğinin göstergesidir.
Şerefhanın bulunduğu çağdaki şartlara göre bu hatayı da yapması normal. ama günümüzde her konuda her dili bilen onlarca araştırmacı var. Bunlar bu kitabı irdelemeliydiler ne yazıkki koca Türk Tarih Kurumu (TTK) da bu konuda hiçbir çalışma yapmamış. yada yapılmışsa ben rastlayamadım!.

Aslında ben bu araştırma yoluna çıkarken 2003 yılında kimliğimizden Türk'lüğümüzden net bir şekilde emin oldum!. Ve Türk'lüğümüz öyle sıradan da değil, daha iddialı bir kimlik yani; Türk hanedanlığına mensup Türk'üz. Ancak bilgilerimizin erozyona uğraması yada Şerefhan ve onun gibilerin rivayetlerle bizi tarif etmeye çalışması sonucu kimliğimiz bazı kollarda farklı algılanır tarif edlir hale gelmiş.Örnek bizin ailede büyüklerimiz Öz be öz Türk olarak bizi tarif ederken 2005 yılı lek araştırma gezimde Bingöl lekağaları Türk yada arap olabileceğimiz noktasında idiler. Şimdi gene sadece bizdeki bilgilerin bir kısmını buraya yazıyorum… hem yıllardır özenerek yaptığım bu çalışmayı çalmasınlar hem de daha yapılması gerekenler var…


Ayrıca benim gibi konuya inanmış kavramış kişinin Geçmişle de yani başta, Moğollar, Anadolu Rum Selçukluları, ve Osmanlıyla Yani bunların kimliklerini araştırıyorum !...





KİMLİĞİMİZİN MEZHEP BOYUTU İSE;



İslam adına mücadele vermiş
mezhebinden olan atalarımız,Suni Hanefi mezhebindendir buradaki ana dayanaklarımız Türk hanedan devletlerinin mezhebi ve Çapakçur beyleri olan ecdadımızın Mezhebidir. Her biri Yönettiği bölgenin büyük şahsiyetleridir. Örnek İsfahan bey, İslam’a verdiği değer ve eserleriyle Bingöl’ dedir. Bunlardan İsfahan bey Camii ve Vakfı bu vakıf Cumhuryete kadar Bingöl de fakir fukara doyurmuş bir vakıftır.

Gene isfahan beyin torunlarından sadece Arabağa lakabına ulaşabildiğim bizim Çapakçur beylerinin torunlarından Golanlıların Karakoçan kolumuzun büyüğü de Elazığ Karakoçan bölgesinin komutanıdır paşasıdır. Bu ecdadımızın Elazığ Karakoçan Paş köyündeki Mescid'i ( Camii) yıkılmış idi 2005 yılında yaptığımız Araştırma gezisinde sadece minaresinin çok az bir kısmı kalkmıştı. Ancak Mescidinin yeri insani namı evi ve mezarı bizden sonra oraya yerleşenlerin 10. kuşakları tarafından halen bilinmekte olması gurur vericiydi.

son yıllara kadar ziyareteki emanetlere Abdestsiz dokunulmazdı. Bu konular ve bize kadar intikal eden bilgilerden olup kimliğimizi korumamızda yardımcı olmuştur.

Ecdadımız Arabağa’nın Mescidi’nin( Camii ) yeri, Halen Yıkılmış taşlarıyla Paş (Akkuş) köyündedir..Kaldıki arabağanın bölgeye gitme amacı Kızıl Kilise yani Nazmiye, bölgesinin Fethedilip islama geçirilmesidir. Arabağadan sonra çocukları babamansurlarca baksı ve katlimama maruz kalmış. Aslında İsmail amcanın çelişkilerinden bu da çıkarılabilir


Bazılarının cehaletiyle, Ecdadımız Arabağayı Osman'ı inkarla başlayan süreç, soysuzlukla sonuçlanacaktı. Yani bizde dönme yada devşirme olup Anadoludaki Devşirmeler gibi Üç kuşaktan fazlasını bilemeyerek, Dönme ve Devşirme olarak soysuzlaşacaktık.
Kimliğimiz çok özel durumundan dolayı bir sır gibi saklanmıştır!(?) 1960 ’ların sonunda Hamit ilbay’ın yazılı hale getirip evinin baş köşesine asmasıyla sır olmaktan çıkmıştır. Ancak zamanla erozyonuna uğramış, unutulmuş ve kaybolmak üzereyken! bunu bu günldeme taşıdım… Biz nesillerdir sır olarak saklanmak zorunda kalınmış Kimliğimize Günümüz ortamda sahip çıkıyoruz, kimsenin bizim gibi kimliğimize sahip çıkanlara karşı çıkma hakkı yoktur!…



Kimse kusura bakmasın burada Mütevazi olamayacağım! ama Şerefnamedeki Sivedi Beylerinin bizimle ilgili bilgiyi ben tespit ettim. Şerefhan rivayete dayalı olarak daha doğrusu birden çok rivayete dayanarak bizi Siwedi beylerini açıklamaya çalışmış, ama becerememiş!. Buna birde çevirmenin bilgi eksikliği eklenince ciddi anlamda yanlışlıklar var özellikle bozarslanın çevrisi çok hatalı.


Şerefhan, şerefnamesinde Çapakçur/Bingöl beylerini, yani Siwedi Beylerini, Abbasi halifesi Harun Reşidin Veziri Bermekoğulları olabileceğini yazmış ve Bermekoğulları ile başladığı bu tarifini Sivedi Beyleri İle bağlantılandırmıştır.

Oysa biz Çapakçur Beylerinin Karakoçan daki kolu olan Arabağa'nın torunlarında, soyumuzla ilgili bilgiler bizde farklıdır. Bize Soyumuzun Harzemşahlara dayandığı, Harzemşahların nesli olduğumuz konusunda bilgiler aktarıldı.

Bu durumda ya Şerefhan, ya da bizimkiler yanılıyor! Bizce şerefhan yanılmaktadır... çünkü Şerefhanın Bermekoğulları dediği ecdadımız sivedi beyleri ile Bermekoğulları arasında hiç bir bağlantı koyamamıştır. zaten yoktur da. Olsaydı bizimkilerin bu farklı açıklamaları olmazdı. Bermekoğulları olduğumuz konusunda şerefhan'ın rivayeti dışında en küçük bir belirti bağlantı olsaydı bununla da gurur duyardık. Ancak bizim büyüklerin aktarımı tarihle örtüştüğü gibi, örtüşen bilgilerimiz, harzemşahlarla bağlantımız ortaya koyuyor.

Yoksa biz Bermekoğulları gibi Ön kabülü, Saygınlığı olan bir kimliği neden ısrarla red edelim. Neden? kendimize ıspatı daha zor olan Harzemşahlar kimliğinde ısrar edelim!.

Bermekoğlu olduğumuza dair en küçük bir iz yok, Sivedi Beyleri ile Bermekoğulları arasındaki ilişki mesnetsizdir, ve rivayete dayalıdır. Şertef han Bu asil aileyi ancak böyle tarif edebilmiş Ama rivayetlerin bazıları ve diğer ipuçları bizi Harzemşahlarla bağlıyor. yani ben Şerefnamenin 600 yıllık eksikliğini görebilirken ayrıntılarındaki gizli bağlantıyı da yakaladım.

Şerefhanın yazdığı kitap rivayete dayalı olup, Bermekoğullarıyla Sivedi Beyleri arasında 600 yıllık kocaman bir boşluk var...bunu görebilmek zor değil Ama Bu boşluğu göremiyenler varsa, kendisinde eksiklik olduğunu kabul etsin bir bilene danışsın. Özellikle tarih otoriteleri bu konuyu neden irdelememişler anlamak zor.

Buradaki 600 yıllık boşluğu ezberci olamayan tarihçiler görebilir algılayabilenler ama yeterli bilgisi olamayan Tarihçiler göremez.

Şerefhanın bağlantı kuramadığı bu boşluk bizim büyüklerimizin anlatımının daha değerli ve önemli kılıyor bu oradaki eksikliği açıklıyor.ve bizdeki bilgilerin ne kadar değerli ve anlam lı olduğunu ortaya koyuyor. sadece bu eksiklikmi bizim büyükleri haklı çıkarıyor hayır.


Şerefhanın diğer rivayetleri ise bizim bilgileri destekler yöndedir. bunun için ben 2004 den beri konuyu irdeliyorum. Ancak bu rivayetlerin diğer kısmı bizim iddiamızı destekliyor.bizi Harzemşahlara biraz daha yaklaştırıyor ve gerçeği biraz da olsa açıklıyor ama bunu ancak belli seviyedekiler ancak anlar! zaten benim amacımda o belli seviyedeki insanlara anlatmak...

Şerefname gibi Bizim ecdadımızın da kitabı var! Bu soyun diğer kollarında tahsilli kültürlü birileri vardır! Bu boşluğu görebilen Mantıklı, Neden?, niçin? sorusunu sorabilen kişilerin ilgisini bekliyoruz. iletişim kurarlarsa çok memnun olurum…


(**)“Lekliler iç dünyalarında islamı içtenlikle yaşamaktaydılar.

Lek ağalarından amcazademiz Gazi Balık’ın 2002 Depreminde Lek de yıkılan Caminin yerine yaptırdığı yeni Camii muhteşem denilecek düzeyde güzel bir ibadethanedir .Bu günkü ihtiyaçlara da cevap verebilecek düzeyde tasarlanmış içi pırıl pırıl tertemiz Bir camiidir.Taziyeler de gelecek misafirler için Caminin arka kısmında ilave yapılan yer, ne kadar ince düşünüldüğünün göstergesidir. Gazi Balığı kutluyorum…
inşallah bir gün Bingöl merkezde ki ecdadımız İsfahan Bey’in yaptığı İsfahan bey Camisini de görür orada namaz kılmak nasip olur… Allah herkese de övünülecek böyle büyük şahsiyetler nasip etmez, bize etmiş!

Not: bu yazı ana çalışmamın önsöz mahiyetinde olup çok az veriyle desteklendiği ve burada, yayınlanmaya yöneliktir. Köyümüz ve aslımızla ilgili bilgi karmaşasına karşı eleştirisel bir yaklaşımdır.
Ancak asıl çalışma daha geniş perspektifle ve belgelerle dayalı olarak yayınlanacaktır.


Ek: Şubat 2009
Siyasallaşmamış akrabalarımızın verdiği bilgilerden biri de aşağıdaki gibidir. kendilerine saygılarımı sunuyorum.

Bütün kollardaki bilgiler farklıdır bazı bilgiler belli kollarda ve gene belli ailelerdedir. Bunların siyasallaşmamış yada yorum katılmamış olanlarının tamamı doğrudur. Sonuçta yaptığım çalışmada gördüm ki bazı alilelerde bilgiler varken bazı geri kalmış ailelerde hiç bir bilgi yok ve onlar dejenerasyon sonucu asimile olmuşlar kendilerini bulundukları ortamla özdeşleştirmişler . Biz buna direnen ana kolların bir kaç mensubu olarak inşallay yeniden onlarıda bilgilerimizle ikna ederek orjinal kimliklerine kavuşturacağız.

Ancak biz bu bilgileri neden farklı olduğuna cahilce yaklaşmıyoruz çünkü araştırmamız da referans alınan kişilerin bulunduğu toplumda muteber ve siyasallaşmamış olması gerekir; ki bizde bu ölçüler de hareket ettik.
Yada başka nedenleri var, ama her ne olursa olsun kimseye saygısızlık etmeyi düşünmüyoruz ve onları da anlamaya çalışıyoruz...Tabi araya farklılıklarımızıda koymamız gerek!!!

2005 yılı araştırma gezimde Gazi Balık'ın söylediği bir cümle vardı; Bir İhtilal'den sonra Siverek-Goroz-Çapakçur'a (Bingöl) geldik ifadesindeki ihtilal cümlede çok önemli bir yer tutuyordu.

Yani bu bilgi bizde de yoktu ancak irdelenmesi gereken bir bilgiydi. Ve bizde irdeleyince bu bilginin çok önemli mihenk taşı olduğunu gördük pek çok şeyi açıklıyordu.




Metin